Kayıtlar

Mecra'nın Dili, Sevgi!

Resim
Howard Schultz bir cümlesinde “Bir şirket, sadece kazançlara bağlı kalarak değil, değerlere ve insanlara da önem vererek yönetildiği taktirde kendisini meydana getiren tutkuyu ve şahsiyeti kaybetmeden büyüyebilir” demiştir. Değerlerin kaybolmadığı bir toplulukta kazanan her zaman ekip olacaktır. Satış rakamlarının hedef alınmadığı, rakamların yalnızca sayılardan ibaret olmadığı bir çatıda, odaklanılan hikayelerse başarı her zaman ulaşılır olacaktır. İnsanların kalbine dokunmak için ne olduğumuzdan çok, ne yapabileceğimizi göstermemiz her zaman 1-0 önde olmayı sağlayacaktır.  Birçok markanın hala hedef kitlelerine hitap etmek için sosyal mecraya bütçe ayırmadığını görmekteyiz. Oysa bu mecranın, iletişimin köprüsü olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Sosyal mecrayı kullanmak demek de, her gün paylaşım yapılmasını gerektirmez. İçerik yaratmak çok kolaydır, ancak iyi düşünülmüş ve zekice planlanıp hedef kitleyi etkileyecek bir paylaşımın, sizi öne geçireceğini unutmamız gerekir. Yanlış zama

DENİZ YORULMAZER İLE UFAK TEFEK BİR RÖPORTAJ

Resim
Bir restoranın en önemli kısmı mutfaksa, bir setin de kalbi kamera arkasındaki sanatçılardır. Senarristinden, cast direktörüne, yönetmeninden, kameramanına, ışıkçısından ses, sanat ve kostüm-makyaj ekibine kadar görünmeyen bir çok insan çalışır. Şimdi röportajını okuyacağınız kişi, aslında beğendiğiniz birçok dizi ve filmde, mutfağın ustası olmuş mükemmel bir yönetmen! Biliyorum ki daha çok Ufak Tefek Cinayetler'i merak ediyorsunuz. Ama ben  Deniz Yorulmazer 'i ufak tefek tanımanızı istiyorum! Keyifli okumalar... Sizi, henüz herhangi bir tecrübeniz yokken bu sektöre girmeye iten neydi? Çok şanslı bir çocuktum. Babaannemin sahaflardan toplayıp getirdiği çizgi romanların arasında büyüdüm. Klasik bir Texas Tommixci olmadım ama Superman, Laurel-Hardy, Temel Reis, Red Kit, Milliyet Çocuk Kardeş ve bir dolu Disney karakteri favorimdi. Babam küçük bir esnaftı. O zamanlar fark etmedim ama meğer tuhaf bir adammış. Muadilleri Amk, Fotomaç okuyup A Haber izlerken bizim eve bü

EDİS'İN AN'I

Resim
  Nisan sonunda arkadaşımla Edis’in AN albümünün  lansman konserine gittik. Ben çok fazla takip etmiyorum kim çıkmış, sesi nasılmış. Biliyorsunuz artık kayda değer, kalıcı işler yapılmıyor. Ama çok da uzak kalmamak için biraz çok çok yapalım dedik. Zorlu’ya girdikten sonraki sırayı görünce şaşırdım. O heyecanlı bekleyişi görebiliyordum. Elbette her yaş grubundan insan vardı. Ama kitlenin çoğu teenagers dediğimiz fanların bulunduğu, heyecandan yerlerinde duramayan gruplardı. O andan sonra ciddiye almaya başladım! Çünkü bu kalabalığı oluşturmak için sadece yakışıklı olmak yetmez. Sevgiliyi, o yaşta, oraya getirmek için kıskanılmayacak ve övülecek kadar iyi sesin de olması  lazım. En son ne zaman böyle bir grubun içindeydim diye düşündüm , Tarkan! Evet onun için böyle beklemişimdir.  İçeriye girince acaba stüdyoda mı yapsalarmış koca yeri nasıl dolduracaklar ki dememe kalmadı, yarım saat içinde salondan taşmaya başladık. Sahneye çıkana kadar, o enerjiyi görsel bir sunumla t

4 NİSAN

Resim
7 sene önce bugün bir çığlık atmıştım, hala acısı yüreğimde olan.. Ah be Sarı! Nisan ayından nefret edişimin tek sebebi senin gidişin. O kadar umutla beklediğim günler tuttuğum günlüğü laptopla birlikte atmıştım çöpe hala hatırlıyorum. İnsan helalleşir mi son konuşmasında? Minicik ellerimiz vardı oysaki dünyayı kucaklayan. Senden sonra kimseye koşarak sarılmadım. Çok sevdiklerim hep erken gitti, seninle de özleme duygum bitti. Hiçbir şey değişmedi diyemiyeceğim, sen gittiğinden beri. Bütün acılarımız aynı, sevinçlerimiz kısa ve dünya daha da kötü. Dediğin gibi, büyüdükçe büyüyen dertler verdi zaman. Elimizi uzattığımız herkes kaybolurken, “neden” sorusu hiç   gitmedi. Belki gitmeseydin, keşkeler de giderdi cümlelerden. Evet tahmin ettiğin gibi, ağlamalarımız, insanlarla paylaştıklarımız, hepsi eski defterlere sarılı.. Bazen sana anlatacağım dertleri kenara koyup unutuyorum. Çok birikti ama hepsini unuttum bile! Erkenden terkettiğin dünyada, en renkli hazinenin, senin bizde bırakt

GÖKHAN EMRE AKIL

Resim
                                                                                                    Gökhan benim çok sevdiğim bir dostum. Bir karar aşamasındayken bana  “ Seni sen yapan şey hayallerin, fikirlerin Tuğçe. Zengin olmak tercih değildir, mutlu olmayı istemek tercihtir. Ben iki tişörtle dünyayı gezmeyi tercih ettim. Bu benim hayatım ve ben bunu yaşıyorum,mutlu oluyorum. Sen kendine inan çünkü, ben sana ve hayallerine inanıyorum.Sen de kendine şans ver ” demişti. Ne kadar değerli söyledikleri bir bilseniz.. Bir çok insan telefon ve araba değiştirirken Gökhan para biriktirmeyi tercih etti, fotoğraf çekebilmek için. Buradaki  İlk röportajımı da beni ne kadar desteklediğini bildiğimden onunla yapmak istedim. Umarım siz de onu merak edip işlerini takip edersiniz … *Afrika’ya 9 kere gitmenin sebebi nedir? Seni orada  ne bu kadar etkiledi ki diğer kıtalar yerine oraya gitmeyi tercih ettin? Her insanın çocukluk hayali vardır. Çocuktum ama hayalim çok büyü

HER ŞEYE RAĞMEN

     Hayallerimizle yaşıyor, onlarla büyüyoruz. Çocukken daha saftık, kimse engel olamazdı hayallerimizin gidişatına. Mesela, Hamdullah diye bir kız oyuncak bebeğe isim koydum diye hiçbir arkadaşım gülmezdi. Cinsiyet ayrımı, statü farkı bilmezdik oyun oynarken. Hayallerimiz kesilmezdi ama’larla. Bazen oyuncu oldum, bazen elime vazo alıp şarkı söyledim. Kaç topuk kırıldı o merdivenlerden aşağı yuvarlanırken. Ama pes etmeyip başka topuklusunu kaçırırdım annemin. Makyaj malzemelerini kaç kez harcadım acaba; ucu kırılan rujlar, yanlışlıkla elimden kayıp paramparça olan farlar, allıklar... Abimle atışırdık çoğu kez. “Çıkar annemin ayakkabılarını” diye beni sinirlendirdiği bir gün, gelişi güzel fırlattığım stilettoyu, kafasını eğmesiyle, cam kapıyı şangırr diye aşağıya indirdiğim de oldu. Ortada kapı kalmasa da son bulmadı o topuklu aşkım, hatta topuk sağlammış diye, ben yine giydim onları inatla J      Lisede de çocuktum ama hayalim vardı, TS okuyup reklamcı olacaktım. Hayallerim vard

KENDİMİ İŞE ALDIM

   Merhaba sevgili iç dünyam ve okuyacak olan herkes.. 3 aylık iş arama sürem içinde gördüğüm "Nitelikler", "Aradığımız" kategorileri içinde (Jr pozisyon dahil) yazılan şu cümle canımı gittikçe sıkmaya başladı: "En az 2 yıl tecrübeli". Evet! Ben de yeni mezun olarak tecrübenin kazanılan değil, satın alınan bir şey olduğunu düşündüm. Nitekim Black Friday haftası itibariyle her yerde "Tecrübe" denilen şeyi arıyorum. Fiyatı önemli değil taksit imkanı varsa dünyayı bile alabilirim. 9.99 tl 365 yıl taksit imkanı ile olsa da -önemli olan satış rakamı biliyorsunuz. Taksit yılının filtre kısmına girmediğini herkes bilir! Mesela annem araba parasına bilmem kaç yıl taksitle Rainbow aldı. İlk başta süpürge olduğunu, havayı, duvarı, yer, yatak ne varsa süpürdüğünü söyledi. Fiyatını duyduğumuzda abimle, üstüne binip gezeceğini düşündük. Sabahın 7 sinde bir uçak motorunun evin içinde çıkardığı sesten sonra, sadece motoru için o kadar pahalı olduğunu anladım